Yasemin Olga
Herkese merhaba. Bu yazıda 15 yıl boyunca petrol boru hatlarından, açık denizde hidrokarbon arama çalışmalarına kadar Çevre ve Yasalara Uygunluk rollerinde çalıştıktan sonra son üç yıldır (aynı şirket içerisinde) nasıl ve neden Çeviklik Koçu (agile/agility coach) rolüne geçiş yaptığımı sizlerle paylaşacağım.
Öncelikle Çeviklik nedir? Biraz ondan bahsedelim.
Dünya değişiyor, sektörler değişiyor, görev aldığımız şirketlerle beraber bizim çalışma şekillerimiz de değişiyor.
Çeviklik Koçu olarak, işimizin hatırı sayılır bir kısmı Çeviklik kavramının ne olmadığını sergileyerek geçiyor... Çeviklik aslen bir strateji değildir, stratejileri gerçekleştirmenin yoludur. Bir süreç ya da bir sistem de değildir. Birçok şirkette en çok karşılaşılan durum “sürekli gelişim” kültürü yaratmak yerine “sürekli değişim” programlarının yer almasıdır ve çoğu çalışanın da doğal olarak değişim konusunda çok da istekli olmaması ya da Çeviklik gibi yeni bir başlık duyduklarında bunun gelip geçici bir ajanda olduğunu düşünmeleridir. Çeviklik bir değişim programı da değildir. Şirketlerin stratejileri, hedefleri değişebilir fakat başarı için çevik zihniyete olan ihtiyaçları değişmeyecektir. Bu kavram çalıştığımız her an yaşamamız gereken değerler ve pratikler bütünüdür. Son noktası yoktur dolayısıyla hayatımızın herhangi bir anında “Tamam, artık çevik oldum durayım.“ diyemeyiz. Çünkü Çeviklik özünde bir zihniyet ve güçlü bir düşünme şeklidir. Gerçekten çevik yapıda bir organizasyon olmak için çevik zihniyetin kültürümüzün doğasında ve DNA'mıza işlemiş olması gerekir.
Çalıştığım şirkette de takımlara, kolektif bilgeliğe ve sürekli gelişim ile tekrar eden döngülere odaklanan bir çalışma modeliyle hem inovasyon yaparken hem de mevcut iş kollarımızı daha iyi işleterek, organizasyonu verimli hale getirebileceğimize inanıyoruz.
Güvenlik ve kaliteden ödün vermeden müşterilerimiz için doğru şeyi nasıl üretiriz? Çeviklik bize bu yolda ışık tutar. Kalbinde takımlar ve sürekli gelişim vardır. Ben de kendimi bildim bileli, sürekli gelişime tutkuyla bağlı bir insan oldum. 2012 yılında çalıştığım şirketim "Sürekli Gelişim (CI)” araç setini kurum içinde tanıttığında ve CI koçları yetiştirmek üzere içimizden değişim ajanları (change agents) aramaya başladığında, Çevre bölümündeki rolüme ek bu fırsata kucak açtım. O ana kadar fark etmemiştim ama meğer ben bir değişim ajanıymışım.
Rahatlıkla söyleyebilirim ki, şu an icra ettiğim mesleğim aslında o günlerde (“Çeviklik”in anlamını bilmeden) başladı. Deneyimlerim ve öğretiler tam zamanlı Çeviklik Koçluğuna doğal geçişimde büyük rol oynadı diyebilirim. Peki bir Çeviklik Koçu neler yapar? Bizler, Çevik değerler, ilkeler ve büyüme zihniyetinden yararlanarak, çalıştığımız iş kollarıyla şirketin amacı doğrultusunda hedeflerine ulaşabilmeleri için bir iş ortaklığı yapıyoruz. Sistematik sorunların belirlenmesine ve giderilmesine, iş performansının iyileştirilmesine, sürekli bir iyileştirme ve öğrenme kültürüne olanak sağlanmasına yardımcı oluyoruz. Takımları/müşteriyi dinleyerek, sahip olduğumuz çeviklik kiti ile kendilerinin çözüm için en uygun anahtarı bulmalarına yardımcı oluyoruz. Dijital araçlar gibi mekaniklerin yanı sıra, takımların kendi dinamiklerini keşfedebilmeleri için büyüme zihniyetini ve Çevik değerleri içselleştirip benimsemelerini destekliyoruz. Çeviklik Koçu olarak çoğunlukla bir ürün oluşturmazsınız, sunduğunuz araçlarla ve rol modelliğinizle takımların doğru yolu kendilerinin bulmasına ve değer yaratmasına yardımcı olursunuz. Bahsettiğimiz değer her zaman bir kapital olmak zorunda da değildir; yarattığımız değer güvenlik veya çalışan refahı ile ilgili de olabilir.
En büyük motivasyon kaynağım, takımlara/kişilere verdiğim desteklerle onlar tarafından kabul görmek, kutlamalarına ortak olmak ve sevinçlerini paylaşmak. Rolüm gereği her gün yeni bir şey öğreniyorum ve öğretiler her zaman yeni bir Çeviklik tekniği/pratiği şeklinde de olmuyor. Bazen takım içinde kabul görmeyen bir davranışa tepki, bazen bir liderle sohbet edip bilgeliğinden beslenmek veya farklı geçmişlerden, kültürlerden meslektaşlarımla tanışmak yoluyla da olabiliyor. Yaptığım işin şirketimin stratejisi ile doğrudan bağlantılı oluşu işimi sevmemin en büyük sebeplerinden de biri aynı zamanda…
Dönüşümü hedefleyen her şirkette değişim ajanlarını bularak, onların süper güçlerini kullanarak diğer insanlara yardım etmekte ihtiyaç duydukları kaynaklarla donatmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. Ancak bu şekilde organik ve sürdürülebilir bir dönüşüm mümkün olabilir.
Tüm bu okuduklarınızdan sonra soruyorum: Sizin 'süper gücünüz' nedir?
Yasemin Olga - bp Avrupa Ceviklik Disiplin Lideri