Herkese merhabalar!
Ben Kaan Özbayram.
bp/Castrol’de, akaryakıt ve madeni yağ bölümlerinin, farklı bölgelerdeki satış ve pazarlama rollerinde 14 yıllık iş tecrübesine sahibim ve halen, “Araç Üreticilerinden Sorumlu Özel Müşteriler Müdürü” olarak görev yapıyorum. 14 Yıllık, bp/Castrol kariyerimde 7’si şehirler arası olmak üzere toplamda 9 defa ev değişikliği yaptım. Bu dönemde yaşadıklarım, gördüklerim ve öğrendiklerim nedeniyle hayatımda çok fazla şey değişti, hala da değişiyor. Değişmeyen nadir şeylerden biri çocukluğumdan bu yana büyük bir hayranlık ve tutkuyla sevdiğim motosikletlerdi.
Hikayemi anlatmak için sizi biraz geçmişe götüreceğim. 1981’de İzmir’in Kahramanlar semtinde doğdum. Bu semtin motosiklet pazarının merkezi ve sürücülerin uğrak noktası olması motosiklete karşı algımda seçicilik yarattı diyebilirim…
Hayatımda motorla ilgili asıl kırılma noktası 90’larda tipik bir İzmirli olarak tatillerimi Çeşme’de geçirmem oldu (O zamanlar Çeşme ve Alaçatı bu kadar ünlü değildi tabi). ‘92-’93 yazı ile beraber başlayan akım ise sanırım hayatımda önemli bir dönemi başlattı. O yaz halk arasında ‘ Vespa‘ olarak bilinen, düşük motor hacmine sahip scooter tipi onlarca farklı marka, renk ve güzellikte motosiklet ile akranlarım yollarda boy göstermeye başladılar. Bisikletten motosiklete çok hızlı bir geçiş yaşanıyordu. Bense ailemin izin vermemesinden ve tehlike uyarılarından ötürü bu dünyaya adım atamıyordum. Tehlikesi yanında maddi olarak ulaşmak da oldukça zordu. İşte buizleyicilik dönemi ve içimdeki fitili yaktı ve bu iki tekerlekli makinaya karşı büyük bir hayranlık beslemeye başladım. Öte yandan bilinçsiz sürücülerin yaptıkları kazalar da ailem için haklılıklarını tescilledikleri ve benim için motosiklet ile arama duvar ören yeni bir engel oluyordu. Dönem dönem kimi arkadaşlarım cömertçe anahtarlarını benimle paylaşmak isteseler de bisikletten sonra bu geçişin ciddi bir hazırlık, öğrenim gerektirdiğini, bu kadar basit olmadığını düşündüğüm için bu teklifleri hep reddettim. Fakat bu redler içimde birikiyor ve biriktikçe de dönemin şartlarında motosiklet ve kültürüne dair her türlü bilgiyi 90’ların ortasındaki tek kaynak olan dergilerden almaya başladım. Hala da içinde motosiklet olan her konuyu aynı tutkuyla takip ediyorum.
2000’lere gelirken hayatımıza yeni bir teknolojik gelişme girdi: İnternet. Şimdi annem için rahat bir nefes alma şansı da doğmuştu. Bu dönüşüm artık evde dağ gibi olmuş ve atılması teklif edilemez türlü motosiklet dergisine veda zamanı demekti. Artık bilgiye erişim kaynağım dergiler değil internetti. Web siteleri ve forumlar zamanı başlamıştı. Bunca yılın sonunda sadece teorik bilgiyle doymadığımdan, şehrimin sokaklarında özellikle büyük hacimli motosiklet kullananlarla türlü vesilelerle tanışıyor, kendilerine hayranlığımı gizlemeden hikayelerini dinliyordum. Yeni gelişmeleri öğreniyor, ekipman vs. gibi, motosiklet ile seyahat gibi farklı konuları keşfediyordum.
Üniversite yıllarım da bu aşkla kavuşamadan geçti. Çeşme’deki Vespa’cılar ehliyetlerini aldıkça arabaya geçiş yaptılar. Bense aynı günlerde koşa koşa motosiklet ehliyeti almaya gidiyordum. Evet araba ehliyetim de vardı ve araba kullanmaya başlamıştım ancak hala büyük bir motosikleti bir defa bile kullanmamıştım. Çünkü risklerine ve sonuçlarına o kadar yakından tanıklık ettim ki doğru olanın beklemek ve sabretmek olduğu fikri ağır basıyordu.
Sabır ve özlemle geçen onca yıldan sonra, askerlik görevi de bitmiş sıra iş hayatına gelmişti. İlk iş demek ekonomik özgürlük ve hayallerime ulaşmam demekti. Ancak öncesinde aşılması gereken bir engel daha vardı. Ehliyetliydim ama tecrübesizdim. Nereden başlamam gerektiğini teorik olarak biliyordum ama pratikte daha farklı bir motosiklete sahip olmak istiyordum. En yakın arkadaşlarımdan biri imdadıma yetişti ve sahip olduğu büyük hacimli motoru ile pratik yapma imkanı sağladı. O günkü heyecanımı ve duygularımı hayat boyu unutmam mümkün değil…
Böylelikle aklımdan ve gönlümden geçen ilk motosikletime o sürüşten birkaç ay sonra ulaştım. O günden bu yana aktif olarak sürüyorum ve işin teorik ve magazinsel dünyasından hiç kopmadım. Özellikle sosyal medya üzerinden tüm dünyadaki sürücüleri ve bu keyfe dair her türlü etkinliği takip ediyorum. Kendimi sadece bir marka ya da modele değil iki tekerlekli tüm motosikletlere yakın hissediyorum.
Hayattaki en heyecanlı ve zevkli işlerden biri olduğunu düşündüğüm bu hobi için aklınızdan geçirdiğiniz sorunun cevabı için düşüncem; “Evet, tehlikeler içeren riskli bir iş“. Yıllar içinde burada da birçok gelişme oldu: Bilinçli ve kaliteli eğitim kurumları ile iyi eğitmenler artık ulaşılabilir durumda. Risk Yönetimi, Yol ve Sürüş Güvenliği gibi konular da çok daha odakta.
Konu motosiklet olunca söyleyecek sözüm bitmiyor. Ama öncelikle bu cümleye kadar geldiyseniz vaktiniz ve sabrınız için teşekkür ediyorum. Aslında hayata dair önemli mesajlar da içeren bir hobi hikayesi aktarmaya çalıştım. Sürüş eğitimlerinde ilk ve en sık duyulan kelimeleri belki bir gün motosiklet sürerken ama çokça hayatınızda kullanmanız dileğiyle aşağıya bırakıyorum.
“Kafanı kaldır ve ileriye bak! Nereye bakarsan oraya gidersin.”